15 Nisan 2013 Pazartesi

NİJER YOLCUSU KALMASIN ...

Aslında geçen yıl temmuz ayında düşünmüştüm gitmeyi ama biraz kararsızdım. Afrika şartlarına dayanabilir miyim, açlığa, susuzluğa, sıcağa, uzun uçak ve otobüs yolculuğuna,  temiz olmamaya....
Ama sonra etrafımda bu uğurda gönüllü olanları gördükçe, defalarca o topraklara gidip, insanlara şifa olmaya, umut olmaya , gözlerinde bir kıvılcım , yüzlerinde bir tebessüm oluşturabilmek için bütün yüreklerini ortaya koyduklarını görünce niye ben de gitmeyeyim dedim. Zaten STV deki Ayna programlarını izledikçe , Afrika insanının sefaletini gördükçe içim yanıyordu. Madem onlar için elimden bir şeyler geliyor, neden yapmayayım ki dedim. İlk iş GÖNÜLLÜLER e üye olmaktı. İkinci olarak ise göz ameliyatlarını öğrenmek oldu. Çünkü Nijer e güneş ışınlarının neredeyse dik açıyla gelmesi,  güneş gözlüğü kullanamama ve göz kuruluğu nedeniyle insanların genç yaşta  katarakt olmaları nedeniyle , daha çok göz ameliyathane hemşiresine ihtiyaç vardı. Sonra da hemen pasaportumu aldım ve  gitmek için artık beklemeye başladım. Ocakta gitmemiz planlanırken , Fransız sömürgesi olan Nijer e , Nijer Sağlık Bakanlığı'ndan izin almak tam dört ayımızı aldı. Sonunda tüm hazırlıklar tamamlandı ve biletlerimiz alındı. Artık vuslata ulaşmaya günler kaldı. Bir sırt çantasına sığdırdığımız ihtiyaçlarımız , insanları bir nebze olsun mutlu edebilme heyecanı yüklediğimiz yüreğimizle biz artık hazırız... Neyle karşılaşırım bilmiyorum.. Nasıl dayanırım o açlık içinde büyüyen çocuklara, acı içinde yaşayan insanlara bilmiyorum ama ben artık gidiyorum Nijer e.. Mesleğimin zekatını verme zamanı geldi... Bu benim için büyük bir mutluluk. Zorlu bir yolculuk var önümüzde.. Allah en kolayından eyler inşallah.. Dayanamayacağımız zorluklar yaşatmasın... Allah yar ve yardımcımız olsun... 15 gün sonra tekrar görüşmek dileğiyle ... HOŞÇAKALIN...














 Kaynak : http://www.facebook.com/www.gonulluler.info/photos_stream

6 Nisan 2013 Cumartesi

BEBE YAKA PELERİN DİKTİM :)



Herkese merhaba...
Daha önce kendime bir pelerin diktiğimden bu yazımda bahsetmiştim.
Pelerinim etraftakiler ve iş arkadaşlarım tarafından da çok beğenildi.
Gerçekten kullanışlı bir pelerin.
Kaşe olduğu için çok sıcak da tutuyor .
Geniş olduğu için de çok rahat.
 Kilo aldıysanız ve kilolarınızı hemen vermek istediğiniz için 
büyük beden kaban almak istemiyorsanız veya hamileyseniz bir kış giymek için kabana gerek yok diyorsanın 
böyle bir pelerin tam size göre diyorum.



Hatırlarsanız benim pelerinim vişne çürüğü renginde ve balıkçı yakaydı.
Arkadaşım ise bebe yaka istediği için O' na bebe yakalı bir pelerin diktik.
Hem benimkisinin önü çıt-çıt ile kapanıyordu.
Gülay' ın pelerinine ise kadife kurdela taktık..
O nun pelerini de çok şık oldu bence.
Kendisine de çok yakıştı.
Şimdi sizi detaylarla baş başa bırakıyorum..
Hadi bana eyvallah.. 
















2 Nisan 2013 Salı

NEATİONAL GEOGRAFİ DE YAYINLANAN AFGAN KIZIN ŞİMDİKİ HALİNİ MERAK EDİYOR MUSUNUZ?




             Ara ara , ''Before- After''  tarzında evlerin eski ve yeni hallerini yayınlıyorum. Bu tarz fotoğrafları  çok seviyorum ama bunlar  hep dekorasyon alanında gelecek değil ya.. Şimdi görecekleriniz de''önce ve sonra'' fotoğraflarının kesinlikle en iyisi diyebilirim. 

Çoğunuz 17 yaşındaki bu Afgan kızının  aşağıdaki fotoğrafını bilirsiniz.. Bilmeyenleriniz varsa  biraz bilgi vereyim.





Fotoğrafçı Steve McCury’nin 1984 yılında Pakistan’ın Peşaver kentinde bulunan bir mülteci kampında çektiği fotoğraf National Geographic dergisinin kapağında yayınlandığında tüm dünyada Afganistan’ın simgesi haline gelmişti.
Şarbat Gula,Sovyetler Birliği ve Afganistan arasındaki savaş sırasında öksüz kaldı.1984 yılında Pakistan 'da bulunduğu mülteci kampında Steve McCury tarafından fotoğrafı çekildi. Gula, kamptaki okulda öğrenciydi. 








Ocak ayında fotoğrafçı Steve McCury, National Geographic televizyon ve film ekibiyle yeşil gözlü Afgan kızını tekrar bulmak için Pakistan’a gitti. Ancak kız, ünlü fotoğrafın çekilmesinden kısa bir süre sonra Afganistan’a dönmüş ve Tora Bora yakınlarındaki dağlarda yaşamaya başlamıştı. Fotoğrafın göz irisinin biyometri teknolojisi ile incelenmesi sonucu Şarbat Gula'nın bulunan kişi olduğu kesinleşti. Daha önce ya da sonra hiç fotoğrafı çekilmeyen Gula, 1984'te mülteci kampında fotoğrafının çekilişini tüm canlılığıyla anımsıyordu.

      Steve McCury’nin 17 yıl unutamadığı bakışların sahibi: Şerbet Güle isimli Peştun kadındı. Şerbet Güle, bu süre içinde evlenmiş ve 4 kızı olmuştu. 17 yıl sonra bulunan Güle, o ünlü fotoğrafını da hiç görmemişti.
Düşünsenize yayın dünyasında en fazla bilinen fotoğraf unvanına sahip bir kişi ama  bu fotoğrafı kendisi hiç göremiyor.. :((


Bu veya bunun gibi milyonlarca çocuk yaşıyor çaresiz savaşın içinde ... 
Ölenler belki de şanslı olanlar...
Geride anne- babasız kalanların başına kim bilir daha neler geliyordur.. 
Onların ne halde olduğunu düşünmek bile bana çok acı veriyor..
Hepsinin Allah yardımcısı olsun.
Dünyada kaybettiler ama ahirette kazananlar onlar olacak inşallah ...
Dualarımızı eksik etmeyelim..

Hepiniz sağlıcakla kalın ... 








1 Nisan 2013 Pazartesi

DEĞİŞİM DEDİĞİN BÖYLE OLUR!


Kasvetli bir salon nasıl olur da bu kadar  canlı, mutlu ve yaşanılası bir yere dönüşür...
 Evet modern mobilyalar, teknolojik aletler, geniş alanlar var ama yanlış yerde ve renkte kullanıldıkları için ne kadar da iç karartıyor.
Zaten az güneş ışığı alan bir evde, olan ışığı da yanlış kullanmanın ne kadar hatalı olduğunu bu evde 
net bir şekilde görüyoruz..
 Demek ki neymiş, az ışık alıyorsa koyu renkli mobilyalar ve objeler yerine, daha canlı , renkli ve
spor tarzda eşyalar kullanacakmışız...
Bu iki resimden benim çıkardığım ders bu.
Siz ne gibi dersler çıkardınız peki??


















BUNLARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...